27 Ağustos 2016 Cumartesi

Yemeğe Davetlisiniz!

Yılın En ''Sessiz'' Filmi


Bugünün ilk filmi : The Invitation


Will ve Kira çifti Will'in eski eşinin evinde bir akşam yemeğine davet edilirler. Ancak gece kendini göstermeye devam ettikçe davetlerinin nedeni anlaşılacaktır.

Evet, filmin konusu ''%100 orijinal'' denilebilecek cinsten değil, kabul. Ama filmin kendisi kesinlikle ''%100 orijinal''. Yılın belki de bütçe ve dağıtım açısından en küçük filmi. Ve her yerde ''bu filmi mutlaka izleyin ama izlemeden önce hiçbir şeyini öğrenmeyin'' yazılarını okumuş olabilirsiniz. Bu yazılar gerçekten doğru. O yüzden konuyu bu kadar geniş bir şekilde yazma mecburiyetinde kaldım.


Kurgunun ve akışın özellikle ilk yarısında yavaş olduğunu düşünebilirsiniz AMA izlemeyi bırakmayın. The Invitation, hayal duygularınızı şüpheye çevirebilen, oyunculuklarının hiçbirinin birini gölgelemediği, filmin ne olduğunu her karesiyle bilen bir yönetmeni olan, mekanı bir yerden çıkartıp karaktere dönüştüren ve beklemediğiniz sürprizlerin sizi beklediği, bu yılın bırakın son yılların en iyi psikolojik-gerilim filmlerinden. O yüzden ''kesinlikle izleyin.''


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 


Asrın Buluşması


Bugünün ikinci filmi : 


Rock 'N Roll kralı Elvis Presley, dönemin ABD Başkanı Nixon ile görüşmek için elinde kendisini ajan olmak istediğini belirten bir mektupla Beyaz Saray'ın kapısına dayanır.

21 Aralık 1970 günü gerçekleşen bu gerçek hikaye biraz mizahi biraz tiyatral biraz da eğlenceli bir şekilde ekrana yansıtılıyor. 

Nixon rolünde izlediğimiz - her zamanki gibi muhteşem - Kevin Spacey kendisine yeteri kadar zaman verilmemesine karşın bu gerçek başkanı alıp kendi istediği karaktere dönüştürüyor. 
Ama tabii filmde parlayan ve son yıllarda yükselişe geçen ''Kral'' rolünde olan Michael Shannon. İçinde olduğu projeleri özenle seçen ve ekrana çıktığı sizi kendine çeken - özellikle Elvis rolünde - uzun yıllar boyunca izlenecek ve ödüller alacak bir oyuncu. 


Filmin 80 dakika olup bir çırpıda geçtiğini de düşünsek bile filmde inanılmayacak tek şey bu olayların gerçekten yaşanması. Senaryo o görüşme yapılırken odada olan şahitlerle birlikte yazılıp her ince detay soruşturulmuştur. Ve film bazen ne kadar ''burada abarttı böyle bir şey yaşanamaz'' dedirtse de filmde gördüğümüz şeylerin %95'e kadar gerçek olması hem şaşırtıcı ve bir o kadar da etkileyici. 


Kendi halinde izlettirmeyi bilen ve gayet ne olduğunu da bilen bir film. Sinema salonlarında veya büyük ekranlarda değil de bir haftasonu öğlen sıkıldığınız ''boş vakitte izlenecek'' bir film.


Sonraki yazı : Devam Filmleri

Bugünlük bu kadar.