15 Eylül 2016 Perşembe

Belgesel Kılığında Dram Filmi

Durumumuz Daha Ne Kadar Kötü Olabilir Ki?


Bugünün filmi : Weiner


Belgesel, seks skandalı yaşadıktan sonra siyaset dünyasına geri dönmeye çalışan bir politikacıyı konu alıyor. 


Şimdi bir belgesel yorumu okunduğu zaman okuyucunun aklına şu soru gelir : Belgeselin iyisi - kötüsü olur mu? Ve bu sorunun cevabı her defasında aynıdır : Tabii ki de olur. Çünkü belgeseller - ne kadar kendilerini film gibi görmeye çalışmasak da - filmdir. Nasıl bir filmin iyisi kötüsü oluyorsa belgesellerde de aynı kurallar geçerlidir.

Kendinizi gerçek hikayeye bağlamanız, akıcılığını hissetmeniz ve karakterlerle empati kurmanız gerekmektedir. Ve Weiner bunların hepsini layıkıyla gerçekleştiriyor. Şöyle ki :

- Bu skandaldan kendini kurtarmış artık kişisel hayatıyla değil, siyasi başarılarıyla anılmak istenen tutkulu bir başrolümüz var. Yönetmenler bu fikri size gözünüze sokarak değil, hem Anthony Weiner'a hem de izleyicisine saygılı bir şekilde yaklaşarak bunu başarıyorlar.

- Hikayenin ilk yarısında ''herkes hata yapabilir'' görüşünü takınıp bu karakteri affediyorsunuz. Çünkü New York'un valisi için girdiği yarışta gerçekten halkın mutluluğu için çabaladığını ve söylediği şeylere gönülden inandığını hissediyorsunuz. Yani yazının başında dediğim şey içinizden geçiyor : Empati.


AMA filmin yarısından sonra işler değişiyor. Bu gerçekten olan olaylar o yüzden spoiler olarak düşünmüyorum ama yine de filmi izlemek istemiyorsanız bu paragrafı atlayın... Yönetmenler bu karakteri ve ailesini takip ederken karşılarına medyaya sızdırılan yeni bir seks skandalı çıkıyor. Ve o andan itibaren artık karşınızda hatasını anlayan, bir daha tekrarlamayacağını düşündüğünüz kişi sizi hayal kırıklığına uğratıyor. Ve içinizi burkan şey sizi aldatması değil, eşini, çocuğunu, kampanyasında çalışan herkesi aldatması. Bunu gerçekten hissediyorsunuz ve sanki yönetilmiş oyuncular gibi yüzlerinde gerçekliği görüyorsunuz. Karşılarındakine ne demek istediklerini ama şu an odada kameraların olduğunu ve söyleyemediklerini. Ve artık Weiner'ı isteseler bile hiçbir şekilde affedemeyeceklerini. 


- Ve işte iyi, etkileyici ve akılda kalıcı bir karakter böyle yazılır. Anthony Weiner gerçekten usta yazarlar tarafından düşünülüp yazılmış bir karakter gibi duruyor. Şaşılacak şey ise gerçek bir insan olması. Dediği her şeyin kendi ağzından çıkması ve onun aslında hiçbir şekilde yönetilmemiş olması. En zayıf olduğu, gardının düştüğü anlarda bile kurnazlığını gösteren ve herkese kendi oyunlarını oynaması bilen, sözünü hiçbir şekilde sakınmayan bir insan. Yaptığı şeyler midenizi bulandırsa da yüzüne tükürmek isteseniz bile (inanın isteyeceksiniz) gerçekten incelenecek ve üstünde çalışılacak bir insan/karakter olduğunu size gösteriyor.

Sonuç : Bu yıl belgeseller için çok güçlü diyebileceğimiz yıllardan biri olmaya devam ediyor iken ''kesinlikle'' kaçırılmaması gereken ve ödüller zamanında hep adını duyacağımız bir film.


Sonraki yazı : Bu senenin hiç duyulmayan ama en şok edici filmi. Bloga yazılacak ilk Türk filmi.

Bugünlük bu kadar.