13 Aralık 2014 Cumartesi

Korku Mu? Komedi Mi?



Çok Rahatsız Edici (İyi Bir Şekilde)


Sıradaki film Tusk. Şimdiden söylüyorum; bu film herkese göre değil. Kanlı korku filmleri seven ve psikolojik gerilim seven film hayranlarını birleştirsek ortaya bu film çıkar. Bir de komedi sevenleri eklememiz lazım.

Let's talk about Tusk - Mickey Martinez - Medium


İnternette radyoculuk yapan Wallace, Kanada'ya bir röportaj için gider. Fakat arkadaşı ve sevgilisi haber alamayınca yanlarına bir dedektif alıp onu arayışa çıkarlar.

Biraz daha bilgi istiyorsanız film rahatsız edici yaşlı bir adam ve fok balıkları da içeriyor.

Tamam, şimdi bu film çok garip bir film. Korku sevmiyorsanız izlemeyin. Bir film karesinin aklınıza takılmasını istemiyorsanız izlemeyin. Psikolojik gerilim sevmiyorsanız izlemeyin. Ve komedi sevmiyorsanız izlemeyin.
Çünkü bu film hepsinin karışımı ve bu olay böyle bir film için çok iyi bir söz.
Bir kere böyle bir filmden hiç beklemediğim şeylerle karşılaştım. 3 ana karakterden normalin üstünde oyunculuklar. Genellikle korku filmlerinden böyle oyunculuklar beklenmez fakat oyunculukları çok beğendim. Ve film gereksiz yere uzatılmamıştı. Güzel zamanlamaydı ve anca bu kadar sürebilirdi.
Beğenmediğim şey ise filmin yarısından sonra sürpriz bir oyuncu geliyor. Söylemek istemiyorum fakat karakteri komik değildi ve o bölümleri gayet sıkıcıydı.
Ve tabi ki nasıl böyle bir şey yazıldığını bize merak ettiren Kevin Smith. Bir kaç kare hayatım boyunca aklımdan düşmeyecek. Teşekkürler.

-- SPOILER --

O aklımdan düşmeyecek olan kare 58. dakikada. Wallace'ı ilk kez fok balığı olarak gördüğümüz an. Kostümün bir gerçekçiliği olmasa da o kadar garip ve rahatsız ediciydi ki unutamıyorsunuz. Ve böyle bir filmin sonunun böyle olması. İnsanlığa verilen bir mesajla bitmesini tuhaf bir şekilde beğendim. Beğenmediğim şey sürpriz oyuncuyu gözümüze sokmaları. Tamam anladık makyaj yapmışsınız, komik konuşuyor. Ama komik değil.

Sırada...
GONE GIRL

Bugünlük bu kadar.

Yok Artık Nolan!

Bu Yolculuğa Hazırım.


Interstellar ilk izlediğim günden beri hem aklımdan hem de dilimden düşmedi. Nolan'ın 2001'i yorumunu yapabiliriz. Belki de 2001'den sonra da görsel olarak bize evrenleri dolaştıran tek film.

Dünyada besin kaynağı bitince bir kaç araştırmacı başka galaksiler ve gezegenler bulmak için solucan deliğine girer.

Filmle ilgili bu kadar bilseniz yeter. Bence fragmanını bile izlemeyin.
Böyle bir film nasıl yazılır, nasıl yönetilir, böyle bir filmde nasıl oyunculuk yapılır? Böyle soruları soruyorsunuz kendinize.
IMAX'te izledim ve sinemada yaşadığım en gerçekçi deneyimdi. Kendimi uzayda mekiğin içinde hissettim. Solucan deliğinden geçerlerken ben de oradaydım. Bu duyguyu yaşatabilen bir film olacaksa o filmi de Christopher Nolan yapar. Zaten Prestige, Inception, Dark Knight üçlemesiyle bize ne kadar iyi bir yazar ve yönetmen olduğunu kanıtlayan Nolan'ın bu filmi dünyalara sığmadı. Hemen gidip sinemada izleyin.

-- SPOILER --

Film ilerledikçe bu nereye varacak diyorsunuz. Ara verildiğinde telefonumun not bölümüne sonuyla ilgili tahminimi yazdım ve film bitince de yanımdaki arkadaşıma gösterdim. Eğer biraz IMDb'ye bakarsanız ve fragmanları izlerseniz filmin sonunu çıkartabilirsiniz. Ama sonunu tahmin etmem filmden aldığım zevki hiç azaltmadı. Sonundaki doruk noktası zamanın 5. boyut olarak gösterilmesi daha önce filmlerde hiç görmediğimiz bir şeydi ve aklımdan da kolay kolay çıkmayacak.

Sırada...
TUSK

Bugünlük bu kadar.

2014 Bağımsız Filmler: Part 2

Hala Bağımsız Mıyız?

Başarılı bir iş adamı ve aile babası olan Ivan Locke, arabasındayken kariyerini ve aile hayatını değiştirecek bir telefon alır.

Küçük ve büyük filmlerden tanıdığımız yazar Steven Knight'ın yazdığı ve yönettiği filmde gördüğümüz tek oyuncu Tom Hardy. Ve bir filmde sadece bir kişiyi göreceksiniz deseniz onun Tom Hardy olmasını isterdiniz. Özellikle böyle bir filmde. 85 dakika sadece bir arabada insanlarla konuşarak geçiyor. Sıkıcıdır, şöyledir, böyledir.

Hayır.

Muhteşem bir film. Akıcı, merak ettirici ve son saniyesine kadar sürükleyici. Keşke bu yıl çıkmasaydı Tom Hardy bir kaç festivalde aday olabilirdi ama yine de oyunculuğuyla kimsenin dilinden düşmeyecek. Sadece bir arabada geçen bir filmin oyunculuktan daha çok senaryosunun iyi olması lazım. Ve öyle. Çok hızlı ve akılda kalıcı bir senaryo.

-- SPOILER -- 

Filmin ortalarına doğru neler döndüğünü anladığınız da Locke karakteri için ne hissedeceğinizi bilemiyorsunuz. Karısını aldattığı için kızıyorsunuz fakat karısıyla ve aldattığı kişiyle konuşmalarını dinleyince adamın gerçekten üzgün olduğunu düşünüyoruz. Ve bu sadece senaryo ve oyunculuk iyi olursa gerçekçi olurdu; öyle de oldu.

______________________________________________________________________

Mason adlı çocuğun 5 yaşından 18 yaşına kadar yaşamı.

İşte bir başyapıt. Yapılması 12 yıl süren bir film daha ne kadar gerçekçi olabilir ki? Çocuğu 5 yaşındayken tanıyoruz ve 18 yaşına kadar hangi evrelerden geçti, neler yaşadı görüyoruz. Ana karakterin yanındaki yardımcı oyuncular bu kadar iyi olmasa akıcı olamayacak bir film. Ama annesi babası bu yolculukta tanıdığı insanların oyunculuğu gerçekçi olmasa hayatı bu kadar gerçekçi anlatan bir film olmazdı.
Oscar'larda da adaylığını ve ödüllerini çokça göreceğimizden eminim.

-- SPOILER --

Aslında böyle bir filmde spoiler verilmesinin çok da bir anlamı yok ama yine de uyarımı vereyim. 
Burada bahsetmek istediğim şey film son sahnesi. Son karesi. Yapılması 12 yıl süren bir film anca bu kadar güzel bitirilebilirdi. Bu da Richard Linklater'ın eseridir.

Hemen bundan sonra:

Interstellar
Tusk
Gone Girl

Bugünlük bu kadar.