15 Aralık 2014 Pazartesi

Tek Kelime: Tehlikeli


Medya Nasıl Gösteriyorsa Öyledir.


Gone Girl. Fight Club, Se7en gibi filmlerin yönetmeni David Fincher'ın yeni filmi. Hem yönetmenlik hem de oyunculuk yapan Ben Affleck'te ana karakter.

Nick Dunne'ın karısı kaybolunca bütün kameralar ona çevrilir. Karısına bir şey yaptı mı?

Dürüst olacağım. Ben Affleck bu filmi izleyene kadar beni oyunculuğuyla etkilememişti. Ama Gone Girl'den sonra yeteneği olduğunu herkese göstermiş oldu. Affleck dahil herkes çok iyi oynamış. 


Rosemund Pike; bir oyuncu bir filmde nasıl bu kadar farklı duyguları yansıtabilir?
Tyler Perry; NE!? Dandik komedi filmleri çeken bir adamın burada ne işi var? NE!? Bir de çok iyi mi oynamış?

Film uzun olsa da karakterler arasındaki iletişim - özellikle Affleck ve ikiz kız kardeşi arasında - çok güzel bir şekilde yazılmış ve yansıtılmıştı.,

Medyanın üstümüzdeki etkisi ve aslında neredeyse hiç bir zaman gerçeği yansıtmadığını o kadar iyi bir şekilde ışık tutuyor ki.

-- SPOILER --

Filmde tek sevmediğim olay ya da yer gerçekte ne döndüğünü erken açıklamaları. Aslında kadının kaybolmadığını kocasına tuzak kurduğunu çok erken öğrendik.
Bir de Neil Patrick Harris'in karakteri çok zorlama gibiydi. Oyunculuğu yüzünden mi öyle yoksa karakter mi öyle yazılmış anlayamadım ama herhangi biri oynayabilirdi. Sadece tanıdık isim diye NPH bu karakteri oynuyor.



Bugünlük bu kadar.

13 Aralık 2014 Cumartesi

Korku Mu? Komedi Mi?



Çok Rahatsız Edici (İyi Bir Şekilde)


Sıradaki film Tusk. Şimdiden söylüyorum; bu film herkese göre değil. Kanlı korku filmleri seven ve psikolojik gerilim seven film hayranlarını birleştirsek ortaya bu film çıkar. Bir de komedi sevenleri eklememiz lazım.

Let's talk about Tusk - Mickey Martinez - Medium


İnternette radyoculuk yapan Wallace, Kanada'ya bir röportaj için gider. Fakat arkadaşı ve sevgilisi haber alamayınca yanlarına bir dedektif alıp onu arayışa çıkarlar.

Biraz daha bilgi istiyorsanız film rahatsız edici yaşlı bir adam ve fok balıkları da içeriyor.

Tamam, şimdi bu film çok garip bir film. Korku sevmiyorsanız izlemeyin. Bir film karesinin aklınıza takılmasını istemiyorsanız izlemeyin. Psikolojik gerilim sevmiyorsanız izlemeyin. Ve komedi sevmiyorsanız izlemeyin.
Çünkü bu film hepsinin karışımı ve bu olay böyle bir film için çok iyi bir söz.
Bir kere böyle bir filmden hiç beklemediğim şeylerle karşılaştım. 3 ana karakterden normalin üstünde oyunculuklar. Genellikle korku filmlerinden böyle oyunculuklar beklenmez fakat oyunculukları çok beğendim. Ve film gereksiz yere uzatılmamıştı. Güzel zamanlamaydı ve anca bu kadar sürebilirdi.
Beğenmediğim şey ise filmin yarısından sonra sürpriz bir oyuncu geliyor. Söylemek istemiyorum fakat karakteri komik değildi ve o bölümleri gayet sıkıcıydı.
Ve tabi ki nasıl böyle bir şey yazıldığını bize merak ettiren Kevin Smith. Bir kaç kare hayatım boyunca aklımdan düşmeyecek. Teşekkürler.

-- SPOILER --

O aklımdan düşmeyecek olan kare 58. dakikada. Wallace'ı ilk kez fok balığı olarak gördüğümüz an. Kostümün bir gerçekçiliği olmasa da o kadar garip ve rahatsız ediciydi ki unutamıyorsunuz. Ve böyle bir filmin sonunun böyle olması. İnsanlığa verilen bir mesajla bitmesini tuhaf bir şekilde beğendim. Beğenmediğim şey sürpriz oyuncuyu gözümüze sokmaları. Tamam anladık makyaj yapmışsınız, komik konuşuyor. Ama komik değil.

Sırada...
GONE GIRL

Bugünlük bu kadar.

Yok Artık Nolan!

Bu Yolculuğa Hazırım.


Interstellar ilk izlediğim günden beri hem aklımdan hem de dilimden düşmedi. Nolan'ın 2001'i yorumunu yapabiliriz. Belki de 2001'den sonra da görsel olarak bize evrenleri dolaştıran tek film.

Dünyada besin kaynağı bitince bir kaç araştırmacı başka galaksiler ve gezegenler bulmak için solucan deliğine girer.

Filmle ilgili bu kadar bilseniz yeter. Bence fragmanını bile izlemeyin.
Böyle bir film nasıl yazılır, nasıl yönetilir, böyle bir filmde nasıl oyunculuk yapılır? Böyle soruları soruyorsunuz kendinize.
IMAX'te izledim ve sinemada yaşadığım en gerçekçi deneyimdi. Kendimi uzayda mekiğin içinde hissettim. Solucan deliğinden geçerlerken ben de oradaydım. Bu duyguyu yaşatabilen bir film olacaksa o filmi de Christopher Nolan yapar. Zaten Prestige, Inception, Dark Knight üçlemesiyle bize ne kadar iyi bir yazar ve yönetmen olduğunu kanıtlayan Nolan'ın bu filmi dünyalara sığmadı. Hemen gidip sinemada izleyin.

-- SPOILER --

Film ilerledikçe bu nereye varacak diyorsunuz. Ara verildiğinde telefonumun not bölümüne sonuyla ilgili tahminimi yazdım ve film bitince de yanımdaki arkadaşıma gösterdim. Eğer biraz IMDb'ye bakarsanız ve fragmanları izlerseniz filmin sonunu çıkartabilirsiniz. Ama sonunu tahmin etmem filmden aldığım zevki hiç azaltmadı. Sonundaki doruk noktası zamanın 5. boyut olarak gösterilmesi daha önce filmlerde hiç görmediğimiz bir şeydi ve aklımdan da kolay kolay çıkmayacak.

Sırada...
TUSK

Bugünlük bu kadar.

2014 Bağımsız Filmler: Part 2

Hala Bağımsız Mıyız?

Başarılı bir iş adamı ve aile babası olan Ivan Locke, arabasındayken kariyerini ve aile hayatını değiştirecek bir telefon alır.

Küçük ve büyük filmlerden tanıdığımız yazar Steven Knight'ın yazdığı ve yönettiği filmde gördüğümüz tek oyuncu Tom Hardy. Ve bir filmde sadece bir kişiyi göreceksiniz deseniz onun Tom Hardy olmasını isterdiniz. Özellikle böyle bir filmde. 85 dakika sadece bir arabada insanlarla konuşarak geçiyor. Sıkıcıdır, şöyledir, böyledir.

Hayır.

Muhteşem bir film. Akıcı, merak ettirici ve son saniyesine kadar sürükleyici. Keşke bu yıl çıkmasaydı Tom Hardy bir kaç festivalde aday olabilirdi ama yine de oyunculuğuyla kimsenin dilinden düşmeyecek. Sadece bir arabada geçen bir filmin oyunculuktan daha çok senaryosunun iyi olması lazım. Ve öyle. Çok hızlı ve akılda kalıcı bir senaryo.

-- SPOILER -- 

Filmin ortalarına doğru neler döndüğünü anladığınız da Locke karakteri için ne hissedeceğinizi bilemiyorsunuz. Karısını aldattığı için kızıyorsunuz fakat karısıyla ve aldattığı kişiyle konuşmalarını dinleyince adamın gerçekten üzgün olduğunu düşünüyoruz. Ve bu sadece senaryo ve oyunculuk iyi olursa gerçekçi olurdu; öyle de oldu.

______________________________________________________________________

Mason adlı çocuğun 5 yaşından 18 yaşına kadar yaşamı.

İşte bir başyapıt. Yapılması 12 yıl süren bir film daha ne kadar gerçekçi olabilir ki? Çocuğu 5 yaşındayken tanıyoruz ve 18 yaşına kadar hangi evrelerden geçti, neler yaşadı görüyoruz. Ana karakterin yanındaki yardımcı oyuncular bu kadar iyi olmasa akıcı olamayacak bir film. Ama annesi babası bu yolculukta tanıdığı insanların oyunculuğu gerçekçi olmasa hayatı bu kadar gerçekçi anlatan bir film olmazdı.
Oscar'larda da adaylığını ve ödüllerini çokça göreceğimizden eminim.

-- SPOILER --

Aslında böyle bir filmde spoiler verilmesinin çok da bir anlamı yok ama yine de uyarımı vereyim. 
Burada bahsetmek istediğim şey film son sahnesi. Son karesi. Yapılması 12 yıl süren bir film anca bu kadar güzel bitirilebilirdi. Bu da Richard Linklater'ın eseridir.

Hemen bundan sonra:

Interstellar
Tusk
Gone Girl

Bugünlük bu kadar.

1 Kasım 2014 Cumartesi

2014 Bağımsız Filmler: Part 1

Ruhumuzu Alabilirler Ama Bağımsız Filmlerimizi ASLA!


Bugün bağımsız filmler yazısı vardı. Bende hangi filmleri yazacağım diye listeye bakıyordum, Enemy, Under the Skin ve Locke'u gördüm. Dedim 'tamam neyse 3 film yaparım tek yazıda.'O anda aklıma daha dün izlediğim bağımsız film geldi: 'Boyhood'. Bende bu yazıyı Avengers 3 gibi ikiye ayırmaya karar verdim. Bugünkü yazıda Enemy ve Under the Skin, bir sonraki yazıda Locke ve Boyhood. Başlıyorum...



Bir tarih öğretmeni bir filmde kendisine çok benzeyen birisini görür ve onu aramaya başlar.

Hani bazı filmler olur ilk çıktıklarında kimse dikkat etmez hatta görmez bile. Ama üzerinden biraz zaman geçtikten sonra herkes ne kadar iyi bir film olduğunu anlar ve kült klasik olur.(bknz. Fight Club)
İşte bana göre Enemy öyle bir film. Bir başyapıt. Nesiller boyunca tekrar izlenip üzerinde incelemeler yapılacak bir film. Mükemmel oyunculuklar, akıllıca ve düşündüren bir senaryo ve Denis Villeneuve. Böyle bir senaryoyu alıp ekrana yansıtmak. bu kadar sizi geren düşündüren korkutan ve hemen internete sarılıp sonunun ne anlama geldiğini buldurmak. Bunu böyle bir filmde yapabilen bir yönetmen gerçekten işinde usta bir insandır.(unutmayınız Prisoners)


Lütfen ama lütfen filmi izlemediyseniz devamını okumayın. Bu filme sadece konusunu bilerek,  yazdığım o tek cümleyi bilerek izlemeniz sizin için en hayırlısı olacaktır.

-SPOILER-

Filmi izleyenler okumayı devam ediyor mu? Tamam, açıklıyorum.
Sonunu anlamayanlar için kendi yorumum bu:
İkisi aynı kişi. Ve örümceklerde kadını temsil ediyor. Kadınları örümcek olarak görmesi onun karısını aldattığını hatırlatıyor. İlk başta öğretmen olarak evinde yırtık olarak gördüğümüz resim daha sonra karısıyla birlikteki evinde tam parça olarak görüyoruz. Annesiyle yaptığı tuhaf konuşma ve o konuşmadan sonra bütün şehri bir 'anne örümceğin' istila etmesi ve girdiği dükkanda 'I'm A Cheater' adlı şarkının çalması da bunlara bir örnek. Ve son sahnede karısını tekrar örümcek olarak görmesi kendini bulmadığına ve karısını tekrardan aldatacağını bize söylüyor.

_________________________________________________________________


Gizemli bir kadın İskoçya sokaklarında dolaşarak erkek avına çıkar fakat bu yolda kendisini tekrardan bulur.


Bugün yılın en kafa karıştırıcı ve en akıllıca yapılmış filmlerini yazıyorum. Ama bu film Enemy'den kat kat daha tuhaf.
Aslında 2004'te çekilmiş ama 10 yıl sonrasına kadar vizyona girmemiş bu film izlediğim en garip film. Sadece bunu söylemem bence hemen gidip izlemeniz için yeterli. Scarlett Johansson'ın oyunculuğu da film gibi garip ve güzel. Filmin bazı yerleri size sıkabilir, bazı yerlerde temposu yavaş olabilir ama sonu için değecektir.

-SPOILER-

Filmin sırlarını, ne olup ne bittiğini size soran bir film. Ama benim yorum film insanla ilgili. İnsanın evrimiyle. İnsanın doğasıyla. Dünyaya ayak basan bir uzaylının bile bize adapte olduğunu fakat bizim hala bizle uyum içinde olmadığımızı gözler önüne sürüyor. Ne kadar cani olduğumuzu, kimsenin gerçek iç yüzünü-iç güzelliğini görmediğimizi anlatıyor. Son sahne de benim yorumumu destekliyor. Evet o kadın dış görünüşünde güzel bir insana benziyor ama bize gerçek yüzünü ya da iç güzelliğini gösterdiği zaman biz ne yapıyoruz? Üstüne benzin döküp yakıyoruz. Neden? Çünkü biz insanız.
___________________________________________________________________

Part 2 yakında geliyor.
Bugünlük bu kadar.


29 Ekim 2014 Çarşamba

Bize Her Yer MARVEL

Marvel Filmleri Haber Kuşağı

Aslında bugün bağımsız filmlerle ilgili bir yazı olacaktı fakat dün Marvel açıklamalarıyla interneti kırdığı için bu yazıyı gelecek Marvel ve DC filmlerine ayırmak istedim.


  • Yakın bir zaman önce Iron Man karakterinin Captain America 3'te olacağı haberini duyduk.
  • Ertesi gün DC 2020'ye kadarki filmlerini açıkladı. 
  • Sonraki hafta Marvel tekrar vurdu. Avengers: Age of Ultron fragmanını yayınladı. İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN.
  • Ve bu hafta tekrar Marvel vuruyor. 2019'a kadarki filmlerini açıklıyorlar. Ama DC gibi sıkıcı bir şekilde basın açıklamasıyla değil. IRON MAN ve CAPTAIN AMERICA'yı aynı sahnede buluşturarak. 
Haberlere başlayalım...

1 - Captain America 3'ün adı açıklandı.

Zaten filmde Iron Man 'in olacağını öğrenmiştik. Fakat Robert Downey Jr. ve Chris Evans'ı sahnede karaktere bürünmüş bir halde atışarak görmek çok eğlenceliydi. Ve filmin adı da açıklandı:


2 -  Doctor Strange'in tarihi açıklandı.

Bir gün öncesinden Benedict Cumberbatch'in role çok yakın olduğu duyuldu. Herkes onu bekliyordu fakat daha kesinleşmediğini anladık. Olsun yinede güvendiğim bir yönetmen ve güçlü bir tarih var.



3 - Guardians of the Galaxy 2'nin tarihi açıklandı.

Yönetmen James Gunn sahneye gelerek filmin yeni tarihini açıkladı. (Gösterdikleri resmi çok beğendim.)


4 - Thor 3'ün artık bir adı var.

Marvel başkanı Kevin Feige çıkarak filmde Thor ve Loki'yi göreceğimizi söyledi ve filmin ismini de açıkladı.


5 - Black Panther mı?

Bunu kimse beklemiyordu. RDJ ve Chris Evans sahnedeyken bir anda Black Panther'ı açıkladılar. Arkada bir resim belirdi:

Black Panther'ı oynayacak oyuncu Chadwick Boseman sahneye geldi.(Çok akıllıca bir seçim.)


VİDEOYU BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ!!!

6 - Captain Marvel açıklandı.

Bunu herkes bekliyordu. DC ve Sony'nin ilk kadın süper kahraman filminde önde koşması herkese Marvel neredeydi sorusunu sordurtuyordu. Marvel da durmadı, cevap verdi.


7 - Inhumans tarih aldı.

Guardians gibi çoğu kişinin - kimi kandırıyoruz? - kimsenin bilmediği bir film daha ortaya koyacak. Ve büyük ihtimalle filmde Vin Diesel'ın bir rolü olacak.


Bu açıklamadan sonra Marvel neredeyse her filminden klipler gösterildi ve arkada Nick Fury konuşuyordu. Sonra bir anda bu resim geldi:


Arkasından da bu resim:


8 - Avengers 3 ikiye ayrılıyor.

Çoğu film serilerinin son filmleri gibi Avengers'ı da ikiye ayırmaya karar verdiler. Ama bu Avengers serisinin son filmi değil. Yani ben öyle sanıyorum. Avengers 3'ten sonra bir kaç kişini öleceğini ama onların yerine başkalarının geçeceğine inanıyorum.

Evet, Marvel büyük bir bomba patlatmış oldu. Aynı yazıyı DC üzerine de yapmak isterdim ama konuşacak ya da gösterecek çok şey yok. O yüzden:

Bugünlük bu kadar.

25 Ekim 2014 Cumartesi

2014'te Çok Güzel 2 Komedi

Komedi Günü

2014'ün filmlerine devam ediyorum. Bugün 2 güzel komedi filmi:



'Büyük Budapeşte Oteli'nin usta hizmetçisi Gustave ve yeni işe katılan 'lobby boy'u Moustafa'nın I ve II. Dünya Savaş'ları arasında yaşadıkları maceralar anlatılıyor.

Yine bir Wes Anderson filmi, yine geniş ve müthiş bir kadro ve yine çok komik bir film. Filmi izleyince zaten bir Wes Anderson filmi olduğu anlaşılıyor fakat bol aksiyon ve temposu hızlı bir film. İyi ve zeki bir senaryonun yanına bu kadar iyi oyunculuklar eklenince ödül törenlerinde duyulacak bir film olacağa benziyor. Özellikle 'En iyi Senaryo' dalında şansı var.

-SPOILER-

Ralp Fiennes müthiş bir oyunculuk çıkarmış. Komedik zamanlaması dışında kısa dram sahnelerinde rolünü gerçekten iyi satıyor. Özellikle o kadar ağır ve absürt şeyleri o kadar komik bir şekilde söylemesi tekrardan kendisinin ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Ve akademi bu filmi unutmazsa yılın sonuna kadar 'En İyi Erkek Oyuncu' adaylığı bekliyorum. Ama akademi unutmazsa...


Korsan filmlerin ustası Zafer karısını kaybetmemek için bir film çekmeye çalışacaktır.

Sitede yorumladığım ilk Türk filmi ve sinemada izlediğim nadir Türk filmlerinden biri. Tabi ki de Cem Yılmaz filmi olduğu için kaçırmak istemedim. Ve neredeyse her Cem Yılmaz filmi gibi bunu da çok beğendim. Cem Yılmaz'ın yazarlık dışında yönettiği ilk film. Diğer filmleri gibi film komple komedi olmasa da gerçekten kaliteli bir film. İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.


-SPOILER-

Belirttiğim gibi diğer Cem Yılmaz filmleri gibi değil. Her dakika bir espri, bir kahkaha yok. Ama film içinde bir film yapmak ve bunu kaliteli bir şekilde yapmak çok zor. Cem Yılmaz bunu başarıyor. Ve oyunculuklarda çok yardımcı oluyor. Özellikle televizyondan gelen Çağlar Çorumlu. Aralarda çıkan ünlü oyuncularda filmin en komik sahnelerindeydiler. 

Bir sonraki yazı 'Bağımsız Gün'
Bugünlük bu kadar...

20 Ekim 2014 Pazartesi

2014'e Devam


Bilim-Kurgu Günü

2014 filmlerine devam ediyorum. Bugün belkide yılın en iyi 2 bilim-kurgu filmini yazıyorum. Başlayalım...


Gelecek kötü durumdadır. Mutantların sonu iyi gözükmüyordur. Bu anı değiştirmek için Wolverine'i bazı şeyleri değiştirmesi geçmişe göndermeleri lazımdır.


Film tartışmasız en iyi X-Men filmi. Onun yanı sıra bu yılın en iyi filmleri arasında. X-Men filmlerine 10 yıldan sonra geri dönen Bryan Singer eski oyuncularla yeni oyuncuları çok iyi şekilde birleştirmiş. Efektler ve senaryonun yanı sıra çoğu zaman bir bilim-kurgu ya da çizgi roman filminde göremeyeceğiniz derecede iyi oyunculuklar var. Özellikle James McAvoy ve Michael Fassbender en iyi performanslarını veriyor. Eğer seriyi izlemediyseniz filmi anlamanız için sadece X-Men: First Class'ı izlemeniz yeterli olur.

-SPOILER-

Filmin başını gelecekle açıyoruz. Hiç beklemediğiniz anda tanıdığımız çoğu yan karakter ölüyor. Ama film geçmişe dönünce filmin çok iyi olacağını anlıyoruz. Filmin en iyi, hatta biraz zorlasak yazın en iyi sahnesi, Quicksilver karakterinin kahramanlarımızı polislerden kurtarmasıydı. Ve sonda her şeyin silinip temiz bir sayfa açılması eski kötü filmleri (bknz. X-Men: The Last Stand - X-Men Origins: Wolverine) böylece unutmamızı sağlaması da çok akıllıcaydı.
Yazılardan sonraki sahneye gelince; bir dahaki film için beni bu kadar heyecanlandıramazdı. Apocalypse'i orada sanki ilk mutantmış gibi görmek bir yana arkada Mahşerin 4 Atlısı'nı da görmek beni gelecek X-Men filmleri için iyi hissettiriyor. 2016'da X-Men: Apocalypse'te Gambit'i görecek olmamız da bunun bir parçası. 


Bir subay talihsiz bir şekilde kendini uzaylılarla yapılan bir savaşta bulur. Savaş sırasında olan bir şey sonucu da olayları tekrar tekrar yaşamaya başlar. Kendini geliştirerek bunun üstesinden gelmesi lazımdır.


NOT: Filmin adı ilk önce All You Need Is Kill idi. Esinlenilen kitap serisinin adı. Fakat bu ismi değiştirmeye karar verdiler: Edge of Tomorrow. Film gişede iyi yapamadı, özellikle Amerika'da. DVD ve Bluray satışlarında filmin sloganı 'Live, Die, Repeat' çok akılda kalıcı oldu. Stüdyoda filmin ismini tekrardan değiştirmeye karar verdi. Gördüğüm en kötü film pazarlamalarından biri...

Film bu yılın ve uzun zamandır izlediğim en eğlendiğim bilim-kurgu filmi olabilir.  Doug Liman tekrardan bu tarz filmleri çok iyi yapabileceğini gösteriyor. Tom Cruise bu filmle aksiyon yıldızlığına geri dönüyor. Ancak burada neredeyse hiçbir Cruise filminde olmayan bir şey oldu. Yan oyunculardan biri Cruise'u gölgede bıraktı: Emily Blunt.
Zaten sadece posterlerde isminin Tom Cruise'un yanında olmasından anlamalıydık ve gösteriyi de çaldı.

-SPOILER-

Filmde aksiyon ve efektler müthiş. Onun yanı sıra Tom Cruise bu filmde daha çok korkak bir karakterle başlıyor, film biterken onu gerçek bir asker olarak görüyoruz. Buda filmin karakter geliştirmesini ne kadar iyi yaptığını gösteriyor. Senaryo çok akıllıcaydı. Özellikle Tom Cruise'un karakterinin bazı olaylardan kaçış sahneleri hem komik hem de çok iyi yazılmıştı.

Sonraki yazı 'Komedi Günü'.
Bugünlük bu kadar.

19 Ekim 2014 Pazar

2014 Filmleri

Yine, Yeni, Yeniden (x2) 

İşte bu yıl izlediğim ve sevdiğim filmler. Düşünün; o kadar sevmişim ki yazmaya karar verdim. 
10 taneye düşürmeye çalıştım ama işe yaramadı. O yüzden bende hepsini yazayım dedim. Yazıların başını normal yorum olarak yapacağım sonra 'spoiler' vererek devam edeceğim. O yüzden sadece film hakkında fikir edinip izleyip izlemek istemediğinize karar vermek istiyorsanız SPOILER yazan yere kadar okuyun.

Başlıyorum...

Godzilla 

Canavarların radyoaktif kralı geri döner. Godzilla dehşet salmak için tekrar şehirdedir fakat bu neden insanların başka bir canavardan kurtulmasına yardım etmek mi yoksa canavarların katliamına el atmak mı?

Filmi sinemada 3 boyutlu olarak izledim ve çok beğendim. Bu filmi kimse hikayesi ya da karakterleri için izlemeyecektir. Tek istenilen şey Godzilla. Zaten karakterlere önem vermeyeceksin ama Godzilla çıktığı anda gözünü alamayacaksın. Özel efektler, ses dizaynı ve bazen insanların gözlerinden bakıp Godzilla'nın yanında ne kadar küçük göründüğümüz hissi filmin başlıca artılarıydı.

-SPOILER-

Filmin eksilerine gelince... Breaking Bad'in ününden taze çıkmış bir Bryan Cranston var. Ama siz onu filmin ilk 20 dakikasında öldürüyorsunuz. Peki o çıkan fragmanlar neden onu başrol gibi gösteriyor? Akıllı pazarlama ama yanlış pazarlama.
Diğer gözüme çarpan şey ise Godzilla'nın diğer 'Mutu'larla her dövüşünde televizyona kesiyor. Honolulu'da Godzilla'yı ilk kez görüyoruz tam olarak. Dövüş başlayacak diye sevindim ama tam o sırada televizyonda haber bültenine kesti. Biraz daha Godzilla'ya hayır demezdim.



Jenko ve Schmidt lisedeki uyuşturucu çetesini batırdıktan sonra üniversite görevine geçerler. Ama tamamen aynı görevdir.


Filmi Amerika'da neredeyse bomboş bir gece seansında izledim ve şimdi tekrar izleyince orada gülmekten bazı esprileri kaçırdığımı gördüm. Herkese ilk film sürpriz olarak geldi. Kimse bu kadar komik bir film beklemiyordu. İkincisi çıkacak dediklerinde 'sadece para için' yapacaklar, 'komik olmayacak' dedik. Çünkü neredeyse hiçbir ikinci komedi filmi komik olmaz. Ama bu film bir istisna. Şuan izlediklerim arasında yılın en komik filmi diyebilirim.

Film kendini çok iyi anlıyor. Birebir aynı filmi yaptıklarını biliyorlar. Channing Tatum ve Ice Cube bu filmde daha çok parlıyor. Tatum'un komedik zamanlamasının gittikçe geliştiğini görüyoruz. Jonah Hill her zamanki gibi çok komik. Şahsen Tatum'un özellikle bir sahnesi en çok güldüğüm sahneydi. Gülmek istiyorsanız izleyeceğiniz film bu.

-SPOILER-

Tatum'un bahsettiğim sahnesi Schmidt'in başkomiserin kızıyla çıktığını anladığı an. O sahne ve ondan önce Ice Cube'ün yemekhanedeki sahnesi gülmekten ağladığım sahnelerdi. 
Ve sondaki gelecek filmler esprisi yönetmenlerin filmi ne kadar iyi anladığını gösteriyor. Filmi izlediyseniz yazılardan sonra da bir sahne var. İzlemeyi unutmayın.



23 Mart 2014 Pazar

Latince?

Merak etmeyin normal çekiç olacak, Mjölnir gibi olmayacak.

Çekiç?

Vakit geldi sanırım.
Malleum'u konuşma vakti.

Bu yazıyı soru-cevap şeklinde yapmak istiyorum. O yüzden ilk soruyu alalım.

Malleum ne demek?

Malleum latince çekiç anlamına geliyor. İnanmıyorsanız Google Translate'ten bakın. Durmayın bakın.

Peki, neden çekiç?

Neden olmasın? Freddy Krueger'ın bıçaklı elleri, Jason'ın palası, Ghostface'in hançeri, neden Malleum'un kanlı çekici olmasın?

Konusu ne?

5 yakın arkadaşın ormanda yaptıkları güzel piknikleri aralarından ikisinin kaybolmalarıyla bozulur. Bu bir eşek şakası mı, yoksa planlanmış bir kaçırılma mı?

Ne zaman geliyor?

İşte cevabını bilmediğim tek soru. Bilmiyorum, çünkü film çekimleri kötü hava durumu yüzünden yarıda kaldı ve aksaklıklardan dolayı en baştan çekilmesine karar verdim. Katılmak istediğimiz film festivalleri de var ancak çoğu festival kanlı filmleri kabul etmiyor o yüzden kimse emin değil.

Çektiklerini görebilir miyiz?

Bence çektiklerim görülmeye değecek sahneler değil. Zaten çektiğim hiçbir sahne gerçek filmde kullanılmayacak. Ama bir fragman hazırladım. Fragman size biraz filmin nasıl bir tonu olduğunu da söyleyecek. Fragman bir kaç güne Youtube kanalında olacak, yani BURADA. O yüzden kanala abone olun ve hazırda bekleyin.

İlk önce Malleum mu yoksa sohbet filmini mi göreceğiz?

Şunu belirtmek istiyorum: Sohbet filmi çekmek istediğimi söyledim ama bu hemen çekeceğim anlamına gelmiyor. Soruya gelince, büyük ihtimalle Malleum daha önce olacak. Elimde Malleum'dan sonra çekmek istediğim 2 senaryo var. İkisi de küçük bütçeli ve basit. Ama ikisini de ben çekmek istemiyorum. Çünkü direk Malleum'dan başka bir filme atlamak zorunda kalıyorum ki daha Malleum çekilmedi bile. Malleum'dan sonra biraz ara vermek festival heyecanını yaşamak istiyorum.

Sen çekmeyeceksen filmleri kim çekecek?

Hatırlarsanız geçen bir yazımda size bir arkadaşımdan bahsetmiştim: Tuğberk
Kendisi bana film çekmek istediğini fakat elinde güzel bir senaryo olmadığını söyledi. Bende ona bir gün içinde bir gizem-suç filmi yazdım. Kendisi de düzeltmeler yaptı üzerinde. Herhalde bu filmde yaz tatilinde çekilecek.(Tuğberk tarafından)

Film hakkında bilgi verir misin?

Evet.
Ama bunu bir sonraki yazıya bırakalım. Size adını verebilirim. Adı ''Hapis''. Ama yakında değil, bu yılın sonlarına doğru çıkacak sizi bilgilendireceğim.

Youtube kanalına BURADAN ulaşabilirsiniz.

Teşekkürler.

23 Şubat 2014 Pazar

Nerede Kalmıştık?

Tür : Komedi

Komedinin riskli olduğunu herkes bilir. Herkes de kötü örneklerini görmüştür. Benim yapmak istediğim film daha çok doğaçlama üzerine 5-6 arkadaşın sevdikleri ya da sevmedikleri filmler hakkında konuşmalarıydı. Önceki filmlerimde ise hep korku, aksiyon böyle sonunda ters köşe olacağını bildiğiniz bir yöntem kullanmıştım. Çünkü benim en sevdiğim yöntem de budur.

Hiç denemediğim bir şey yapmak istiyordum. Replikleri hatırlanacak güzel bir film. Böyle bir film yazmak ya da çekmek isterseniz Breakfast Club'ı izlemeniz size büyük bir avantaj sağlayacaktır.
Böyle bir film için önemli olan 2 temel öğe vardır:
-Senaryo
-Oyuncular

Senaryo

Özellikle komedi olduğu için yapacağınız esprilerin anlamlı ve hızlı olması lazım. Yapacağınız filmin tarzına göre zamanlama ve esprilerin düzgünlüğünü de önemlidir. İyi bir komedi filminin senaryosundaki kural şudur:
Herkesin cevabı vardır.

Karakterlerin birbirleriyle atışmaları olmalıdır. Birisi bir şey söylediği zaman karşındaki susmamalıdır. Her cevap kabuldür. 'Ne?' sorusu bile bir cevaptır.

Oyuncular

Elinizde iyi bir senaryo olduğuna inanıyorsanız oyuncuları itinayla seçmeye başlayabilirsiniz. Senaryoyu yazarken aklınızda nasıl birisi vardı? Sarışın mı uzun mu kısa mı güzel mi çirkin mi?
Ama tabi ki bunlar kesin özellikler değildir. Eğer çok iyi bir oyuncu bulduysanız ve o kişinin bu rolü alabileceğini düşünüyorsunuz özellikler değişebilir.

Tamam, oyuncularınızı da seçtiniz. Şimdi prova zamanı.
Bazı yönetmenler provaya inanmazlar. Sette anında gelişen şeylerin akışına bırakırlar. Bu filmden filme değişebilir tabi ki ama eğer filminizde aksiyon yoksa koşmalar kovalamalar yoksa sadece diyalog üzerineyse provaya ihtiyacınız var. Kişinin ezberi için değil oyuncular arasındaki uyum ve sizin ilerlemek istediğiniz yön için. Belki de siz bir repliğin utanç duygusuyla söylenmesini istediniz. Bu oyuncu için zorludur. O yüzden istediğiniz tavrı çekimlerden önce çıkartmanız hem sizin hem oyununuz hem de filminiz için en mantıklı çözümdür.

Bu yazıda gelecek filmimle ilgili konuşmak istiyordum fakat komediyle ilgili tavsiyeleri vermeden geçmek istemedim. Ama merak etmeyin bir sonraki yazımda gelecek filmimle ilgili konuşacağım.
Bu kadar konuşmanın üzerine maalesef filmim komedi olmayacak. Yeniden korku türüne geri döneceğiz.
Bir yere ayrılmayın, bende kalın, bir sonraki yazıda gelecek filmimle ilgili konuşacağım.
''Malleum''u kaçırmayın...

22 Şubat 2014 Cumartesi

Devam Edecek...

...Buradayım.

Kaldığım yerden devam ediyorum.
İlk filmim ''Uyanış'' tam olarak istediğim gibi olmadı. Hikayemden memnundum fakat onu sergileyiş şeklimin çok kısıtlı olduğunu düşündüm. Zaman sıkıntımız vardı, okul başlamadan bitirmemiz gerekiyordu fakat ekipmanımız yoktu. Ve her şeyi benim yapmam gerekiyordu. Filmi hazırlamam için bir programım bile yoktu.
Bir önceki yazımda da dediğim gibi tecrübem yoktu. Ve bir filmdeki en önemli şeylerden birini anlamış oldum:
'Müzik'
Karakterlerin o an hissettikleri duyguların ekrana yansımasını istiyordum. Yavaş, kendini sona saklayan, küçük bir film yapmaya çalıştım. İlk kısa metrajlı filmim ortaya çıkmıştı :
FİLMİ İZLEMEK İÇİN BURAYA TIKLAYIN

Bu filmi arkamda bırakmak istiyordum. Yeni bir tür denemek istiyordum. Bu yaşta ve bu tecrübeyle zordu ama daha çok insanın yardımıyla yapabileceğimi biliyordum. Bir sonraki hedefim bir aksiyon filmi çekmekti.

Bir hikaye ya da senaryo yazmaya başlamanız için aklınızda bir fikir olması lazım. Ne olduğu önemli değil. Bir sahne, bir isim ya da o hikayenin finali. Benimde aklımda çekmek istediğim bir sahne vardı. Silahlı bir adamdan koşan iki arkadaş ve bu arkadaşların bir tanesi önemli bir şey tutuyor. Dediğim gibi aklınızda bir film varsa bunu istediğiniz yere götürebilirsiniz. Hikayenin sonunu biliyordum. Fakat başında ne yapacağımı bilmiyordum. Bu iki arkadaş neden kaçıyor? Ellerinde ne var? Bu sorulara cevap veremedim. Tavsiye için bir arkadaşıma danıştım. Hikaye ilgisini çekti ve bana filmin ana temasını söyledi. Arkadaşların ellerinde ne olduğunu.
''Extra''
FİLMİ İZLEMEK İÇİN BURAYA TIKLAYIN

Arkadaşımın verdiği fikirle senaryomu tamamlamıştım.
Ve bir haber geldi.
Bir film şirketi senaryomuzu okumak istiyordu.
''Dragon Productions''
Bu demek oluyordu ki daha kalabalık bir ortam olacaktı. Kalitemiz artmış olacaktı.
Senaryoyu beğendiler ve ortak oldular.
Filmde sadece 3 kişi olacağı için iyi oyunculara ihtiyacımız olacaktı.
Bana yardımlarından dolayı hikayeyi yazan arkadaşım Tuğberk'e de bir rol vermek istedim.
Aklımdaki fikir bir erkek ve bir kızın olmasıydı. Kız oyuncumuzu da bulduk fakat son dakikada bir anlaşmazlık oldu ve karakteri erkeğe döndürmek zorunda kaldık.

Aksiyon filmlerinin zorlu tarafı çekimleri. Nerede çekeceğinize bağlı olarak zorluk seviyesi artıyor. Eğer bir sette çekecekseniz sizi zorlayacağını sanmıyorum fakat dışarıda çekiyorsanız her şeyi göze almalısınız.
Işık, yoldan geçen insanlar arabalar, ses, konum...
Bunları hesaplamak ve kesinleştirmek 1 haftamızı aldı. 1 hafta da çekimlere gitti.
Katılmak istediğimiz bir kaç festival vardı fakat sadece birine girebildik. Uzun bir bekleyişin sonunda da istediğimizi almış olduk.

'Extra' bitmişti. Aldığım yorumlar iyiyi işaret ediyordu. Böylece daha çok kişiyle tanıştım.
Böyle bol hareket olan filmleri çekmek sizi çok yoruyor. Hem zihninizi hem de bedeninizi. O yüzden bir sonraki filmimin rahat bir film olmasını istiyordum. En rahat ama en riskli türe atılmaya karar verdim: Komedi.
İyi oyuncularla doğaçlama üzerine kurulu kısa bir komedi filmi. Hatta yönetmenlik koltuğunu da Tuğberk'e teklif ettim. Aklımda bir hikaye vardı fakat bu sefer başında ne olacağını biliyordum sonuyla ilgili en ufak fikrim yoktu.

Bir sonraki yazıda sizlere bir sonraki filmimin ne olacağı ve yapım aşamalarıyla ilgili bilgi vereceğim.
Ve bir not eklemek istiyorum:
Haftaya 2 Mart günü Oscar Ödül Töreni var. O yüzden aday olan filmleri ödül töreninden sonra yorumlamaya karar verdim.
Teşekkürler.

26 Ocak 2014 Pazar

Uzun Bir Ara

 Merhaba Yeni Dünya  

Evet, uzun bir aranın ardından tekrar buradayım. Tekrar film yorumları, tekrar güzel filmler ve tekrar olmayan güzel kararlar. O kararlara biraz sonra değineceğim.

İlk önce şu hepiniz aklında oluşan soruya cevap vermek zorunda hissediyorum kendimi:
Neredeydim ben?

Bu sorununda ne yazık ki tek bir cevabı yok. Ama en önemlisi okul herhalde. O kadar ders varken filmleri izlemek ve onları düşünüp yorumları yazmak, kafanızı yormak için zamanınız kalmıyor.

Bu uzun aranın diğer sebebi ise hayalimi gerçekleştirmekti. Kendi film şirketimi kurdum, yapımcı bir ortak buldum ve kendi senaryolarımı yazıp onları kısa film haline getirmeye başladım. Festivallere katıldım, ödüller aldım.

Sonuçta ne oldu?
Okul bitti. Bu nedenle de size kendi filmlerimi gösterip, sevdiğim filmlerin yorumlarını yapmaya devam edeceğim.

Eylül 2013'te 3 arkadaşımla beraber Generation Z Films adlı bir film şirketi kurduk. Ve kolay değildi. İlk önce senaryom üzerinde çalıştım. Aklımda bir fikir vardı ama onu ''low budget''(küçük bütçeli) bir kısa filme nasıl dönüştüreceğimi bilmiyordum. Daha önce senaryo yazmamıştım, film çekmemiştim, tecrübem yoktu. Bir kamera buldum, arkadaşlarımı çağırdım ve ilk kısa filmimi çektim:
 Uyanış 

Herkes filmi çektik, bitti, evlere dağılalım, yayınlayalım der. Doğrudur. Herkes en kısa zamanda nasıl bir iş çıkardığını görmek ister. Fakat o sahnelerin seçilmesi, yerine konması, zamanının ayarlanması, üstüne müzik eklenmesi gerekir. İşte bu zamanınızı çalar. Yaz tatilimin yarısı bu filme gitti. Hatta bütün yaz tatilim. Filmlerimin teker teker yorumlarını yapacağım merak etmeyin.

9 Eylül'de ''Uyanış'' bitti. 4 arkadaşın küçük projesiydi. Çok şey beklenmiyordu zaten çok şeyde alınmadı.

Böylece tatilim bitmişti.
Bütün yaz tatili film şirketi kurmaya ve 9 dakikalık bir filmi bitirmeye gitmişti.
Ama ''Bu olmadı. O zaman bu iş bana göre değil.'' diyemezsiniz. Duramazsınız.
Ben de durmadım. Aklıma bir hikaye daha geldi, onu da senaryo haline getirdim. Ondan da bir sonraki yazımda bahsedeceğim.

Biliyorsunuz Oscar adayları açıklandı. Kendi filmlerim bitince Oscar adaylarını, kendi düşüncelerimi, kimin kazanacağı hakkındaki tahminlerimi ve teker teker En İyi Film Oscar'ı adaylarını inceleyeceğim.

 Şimdilik bu kadar.